28 Ekim 2012 Pazar


sabahın beşinde, facebook gibi aptal bi sitede aniden karşıma çıkan resmin, senin kocaman gülümseyen kahverengi sıcacık fotoğrafın olması ve bunun sonucunda benim dayanamayıp ağlamam hiç hoş değil.
ağlamak zavallıca. ağlamak ezikçe bişey. ağlamaktan ve ağlayan insanlardan hep tiksindim.
ama sana ağladım. seni ağladım. gülümsemene üzüldüm. sanallığına kızdım ve bu kadar uzakta olmandan nefret ettim.
en çok da seni bu kadar özlüyor olmama öfkelendim. özlememeliydim. seni sevmeyi bırak özlemeyi bile hak etmedim.
ve ağladım. ağlayan insanlardan iğrenirim.
işte bu yüzden kendimden iğrendim.
Ve anladım ki tek hatam gitmeyeceğine inanmak oldu.
Yanımda olsan sarılırdım.
Hayatinda bir kere bile kimseyi takmamış beni ne hale getirdin sen?
Eskiden beraber gittiğiniz her mekan,sonradan boğulacakmışsın etkisi yaratır üzerinde..Ve her sahne tekrar tekrar canlanır gözlerinin önünde.
Uzaklık canımı yakıyor

27 Ekim 2012 Cumartesi

O gün günlerden neydi biliyor musun ? O gün günlerden ayrılıktı. O gün ; pazarmış , pazartesiymiş , salıymış farketmiyordu. O gün ; varmışım yokmuşum farketmiyordu. O gün sıradan bi gün degildi. Hani insanlar buna üzüntü ya da çaresizlik diyorlar ya ben öyle demiyorum diyemiyorum . Çünkü benim yaşadıklarım bunlar değildi. Ben çaresiz degildim. Seni durdurabilirdim. Çünkü bunu ilk kez yapmıyordun. 
Gitme deseydim belki , ama demedim. Ben o gün gururluydum. Sevgimi unutmuştum unutturmuştun. Ya da gidisindi beni sana bağlayan gidişlerin.. Hepsinde ayrı ayrı sevdim seni. Tek tek aşık oldum. Ben üzgün değildim o gün. Şaşırmıştım , beklemediğim bir şey de değildi oysa ki. Zaten bi beni sevmeye alışamadın. Ya da bir tek gitmekten vazgeçemedin. Belki de buna alışıktın. Belki de bilmiyorum. Ya da s-ktir et bunları.
ÖZLEDİM.
Özlemek ne zor şeymiş böyle bir kokuya hasret kalmak. Sabah onunla uyanıp, akşam o varmış gibi uyumak ne zormuş. Gidenlerin yerini, gelenlerin doldurması ne zormuş. Bir kişiye hayatım diyebilmek, ama onun hayatı olamamak ne zormuş. Bir kişinin yanında, son nefesini vermeyi istemek ne zormuş. Bunların olmayacağını bilip, yaşamaya çalışmak ne zormuş. Aşk’ta şansını onla kaybedip bir daha sevemeyeceğini bilip, kendini avutmak ne zormuş. Sevmenin sadece acı olduğunu bilip, her sabah kendine uyanmayı isteyip, ona uyanmak ne zormuş. Onun gözleri başkasının gözlerinde boğulurken, gözlerin yollarda beklemek ne zormuş. Ne zormuş sevmek, ne zormuş. Ne zormuş aşk, ne zormuş..
Hiç bu kadar ihtiyacım olmamıştı sana.
Hiç bu kadar istememiştim yanımda olmanı.
Hiç bu kadar özlememiştim.
Hiç bu kadar hissetmemiştim yokluğunu.
Hiç bu kadar sarmamıştı yokluğun.
Hiç bu kadar acıtmamıştı.
Hiç bu kadar yalnız bırakmamıştın.
Hiç bu kadar bağırmamıştım gel diye.
Hiç bu kadar yumruklayasım gelmemişti duvarları.
Hiç bu kadar yakasım gelmemişti geceleri.
Hiç bu kadar yanasım gelmemiş.
Hiç bu kadar yanmamış.
Hiç bu kadar ağlamamıştım.
Hiç bu kadar ağlatmamıştın beni.
Hiç bu kadar bekletmemiştin.
Hiç bu kadar özletmemiştin kendini.
Hiç bu kadar hissetmemiştim öldürdüğünü.
Hiç bu kadar ihtiyacım olmamıştı omzuna.
Hiç bu kadar küfretmemiştim.
Hiç bu kadar derinden söylememiştim belki gel diye.
Hiç bu kadar kitlenmemiştim çünkü gelmene.
Gel..
Konuşamadım. Bekledim belki bir gün dedim. Hani “belki” olur ya, hani o mucizevi günlerden biri gelir ya, o gün gelsin istedim. Kendi kendine gelsin istedim. Ağladım, şarkılar dinledim, yazılar yazdım. Aniden olsun istedim. Hiç beklememeye çalıştım. Anlatmaya çalıştım. Yazık ettim, en çok kendime yazık ettim. Aylar geçsin dedim, mevsim değişsin. Yaz gelsin dedim. Geçiyor dedim. Güneş açsın istedim
. Güçlü olmaya çalıştım. Dimdik durmaya çalıştım. Kendime gelmek istedim. Sana gelmek istedim. Sonra sustum. En çok sana sustum. Buraya yazdım. Bazen hiç yazmadım. Yazamadım. Telefonumu kapattım, fotoğraflar yırttım, kitaplar okudum, filmleri eskittim. Şarkılar söyledim, bağırdım. Sonra şarkıları kapattım. Da-ya-na-ma-dım. Sokaklarda kaldırımlarda oturdum. Çok düşündüm. Gerçekten çok düşündüm. Yerlere düştüm. Zor oldu ama kalktım. “Çok sevdim be, gerçekten çok sevdim” dedim. Sonra da; “Sevmiştim” diye ekledim. Sarhoş oldum. Geçmiş zamanlı konuşmaya başladım. Geceleri uyumadım. Kitapları yarıda bıraktım. Dayanamadım en zor olanı bu ya, dayanamadım. Dua ettim. “İçine atarsan daha kötü olur” dedim. Konuştum. Gerçekten anlatmaya çalıştım. Anlatamadım. Sonuna kadar geldim. “Boşver” dedim her seferinde. Kendimi dinletmeye çalıştım. Kendimi sana sevdirmeye çalıştım. Seni sevdim işte be, çok sevdim. İnsanlara; “Çok sevmiş” bile dedirttim. Sonra, bunların hiçbirine değmediğini anladım Bitiremedim. Bağırdım. Başka tür de bağırmayı denedim. Olmadı, duyuramadım. Olmadı işte, bi’ türlü olmadı. Bitirmeye çalıştım. Bitiremedim. Başka biri oldum, daha güçlü oldum. Tanıyamayacağın biri oldum, zamanında çok sevdiğin ama artık seni çok sevmiş olduğu için sevmediğin biri oldum. Geçen gün; “Gelsin” dedim. Ama değiştim.
Sen de benim gibi mi hissediyorsun. Boş, anlamsız sonu gelmeyen korkunç bir yalnızlıkla etrafına mı bakıyorsun. Olmuyor değil mi. Aynı iken ayrı olmak, kalpte derin bir ağrıyla yaşamak. Seninde karnına olmadık zamanda bir ağrı saplanıyor mu ? Bir başkasının elini tuttuğunu, öptüğünü düşündüğümde oluyor bu. O anlarda canım öyle yanıyor ki, anlatması güç. "Canım sıkılıyor" koydum bu halimin adını. Neyin var deseler, "can sıkıntısı" nasılsın deseler; Hiç..öyle..deyip geçiştiriyorum. Diyecektim ki..
Seni çok özledim..

24 Ekim 2012 Çarşamba

Bakıyorsun ki, ona dair sende olan her şey sadece alışkanlık. Sevgi bitmiş, aşk bitmiş, huzur gitmiş.. söyleme hala sevdiğini falan, zırvalama ağzında onu unutamadığına dair cümleleri; biliyorsun, unuttun. Zor olmadı. Olmayacaktı, biliyordun. Uzaktı. Gözünün önünde olmadığı için zorlamayacaktı. Yanmayacaktı canın, acımayacaktı içinde bir yerler, yazdıklarını üzerine alınmayacaktın, her şarkı sana onu anımsatmayacaktı, gülerken aklından geçmeyecekti, sabah kalktığında mesaj atma hissi duymayacaktın, özlemeyecektin onu, fotoğraflarına bakıp okşamayacaktın ekranı hiçe sayıp yanaklarını, ağlamayacaktın onun için, sinirini başkalarından çıkarmayacaktın, ismi geçtiğinde içinde bir şeyler harekete geçmeyecekti, olmayacaktı yazdığın yazılar ona. Tamam olacaktı hepsi ama atlatacaktın zamanla. Atlatıyorsun değil mi? İster istemez unutuyorsun, çünkü hatırlatacak hiçbir şey yapmıyor. Hayatında bir başkasının olduğunu düşünüyorsun, belki de eminsin, kendine yediremiyorsun. Canın acıyor değil mi? Geçecek. Yemin ederim atlatacaksın. Hıçkıra hıçkıra ağladığın tüm gecelerin hesabını haykıra haykıra gülerek ödeyeceksin. Yemin ederim böyle olacak. Söz veriyorum. Düzeleceksin. Yanında olmayacak o ayrı. Hissizleşeceksin gittikçe, hissizleşmiş de olabilirsin, kim bilir. Aynalar ne kadar itici geliyor değil mi? İnsanlara uyuz oluyorsun. Çünkü ne halde olduğunu gram düşünmüyorlar, seni düşünüyorlar ancak akıllar başka yerlerde. Gülümsüyorsun onlara, yalandan. Geçecek. Zor olacak ama geçecek. Yazmak artık rahatlatmıyor olsa gerek, can yakıyor. Sahi, canın zerre umrunda mı acaba? Düşünüyor mu seni? “Acaba benim kadar onun da canı yanıyor mudur” diye soruyorsan kendine, geçmiş olsun. Resmen unutmamak için direniyorsun. Nafile. İstesen de, istemesen de unutacaksın. Çünkü alışıyorsun. Elinde olmadan, sadece hayatında yeni biri olmadığı için üzüleceksin. Sorduklarında söyleyeceğin bir O olduğu için. Gerçi hayatında biri olsun da istemeyeceksin, iğreneceksin bir süre onlardan. Sana ilgi gösteren herkese “siktir git, sen de canımı yakacaksın biliyorum” gözüyle bakacaksın. Yakacak. O da böyle yapmıştı. Önce yaralarını sardı, yanında oldu, seni dinledi, kendine güvendirdi, sevdirdi, bağladı, sonra da o siktiğimin yaralarını yeniden kanattı. 
“Şimdi ne yapıyordur acaba? Uyuyor mudur, karnı aç mıdır, özlemiş midir biraz da olsa?” sorularından vazgeç. Onun adı geçtiğinde “beni ilgilendirmiyor artık” demeyi öğren. O güzelim şarkıların içine onu koyarak kendine eziyet etme. Ağlama sakın. O ağlamıyor, gülüyordur büyük ihtimal. Ya da bir başkasına yazıyordur, belki de tuvalette. Uyuyor da olabilir, ama emin ol ağlamıyor.
Sakın ağlama.
Sakın.
Hiç haketmiyor.

23 Ekim 2012 Salı

Seni hala özlüyorum tabi ki.İlk gün ki masumluğunu yitirsede özlemim, seni hala bekliyorum.
Yollarda seninle karşılaşma ihtimalim kalmadı artık.

ben seni hep beklerim
dedi kadın…
Gelmeyeceğini bile bile…

bazen onun yaşadığı şehirle alakalı bir kelime duyuyorum.
beynimden kaynar sular dökülüyo sanki böyle göğsüme yavaş yavaş bi ağrı saplanıyo, orayı delip geçiyo, sanki organlarımı biri yerinden söküyo, öyle acıyo işte.
göz bebeklerimde yaşlar birikiyo.
düşündükçe ellerim titremeye başlıyo.
midem bulanıyo.
hayır çok merak ediyorum.
sen orada değilde burada olsaydın,
dünya yerinden mi oynardı? 

sesini unutuyorum bazen, kokunu anımsamıyorum. ama yokluğunun acısı hep kalbimde
eğer sevdiğiniz adam sizden uzak bir şehirde yaşıyorsa, onun yaşadığı şehir size nefreti anlatır.

uzaktan birini sevmek kolay değildir 
istediğin her an göremezsin mesela.
dokunamazsın,sarılamazsın,öpemezsin.
mesela bir yerde gördüğün sevgililer tüm gününü alt üst edebilir.
yağmur yağdığında yalnız yürürsün eve.
yolda karşılaşma ihtimaliniz olmaz sevgilinle.
hep özlersin.
hep hemde. böyle içinde bişeyler kaybolana dek.
bundan 157 gün önce yanımda olmana rağmen şu an dokunamamak canımı yakıyor.
senden kilometrelerce uzakta küçük bir kadın seni özlüyor
beni sevsene tıpkı eski günlerde ki gibi
"Gelmeyeceğim" dediği halde neden mi bekliyorum, zamanında "gitmeyeceğim" deyip gitmişti çünkü.
sen hiç aramadın ve ben seni hiç affetmedim

Tamam, sevmek zorunda değilsin biliyorum ama daha fazla yakma canımı. Kaldıramam hepsini. Beni sevmemen, istememen yeterince üzerken daha fazlasını yaşatma lütfen. Saygılı ol biraz, ben seni uzaktanda sevebilirim böyle; hiçbir şey beklemeden, asla olmayacağını bilerek, biz diye bişeyin olmadığını anlayarak. Gerekirse başkasıyla olmana bile dayanırım. Unuttum derim her sorana. Artık ismini bile duy
mak istemiyorum derim, sanki doğruymuş gibi. Seni beynimden atmak için elimden geleni yaparım yani. Şifremi değiştiririm. Duvar kağıdımdaki, bilgisayarımdaki resimlerini silerim. Seni hatırlatan şarkıları dinlemem ama unutmamı bekleme. Kolay mı sanıyorsun? Ben istemedim mi sanki? Birden hayatıma girip kendini bağladıktan sonra hızla çıkan birini unutmak öyle kolay değil. Canımı ne kadar yaktığını, farkında olmadan yaşattıklarını tahmin bile edemezsin. Ama seni çok seviyorum; canımı en çok yakan, beni sevmeyen, her gün onun için ağladığımı bilmeyen, kolayca bitti diyebilen, arkasında yarım bıraktığı insanı görmeyen, hatta bunları bile okumayacak insan.

21 Ekim 2012 Pazar

Yalnış şehirdeki doğru insan. İşte üzülmek için bir sebep.
Seni hatırladığımda sadece üzülüp ağlıyorum.
Başka hiçbir şey yapmıyorum. Oturup ağlıyorum halime, halimize. “Bizi neden tükettik.” diye diye tüketiyorum kendimi. Ha bir de hatırladığımda demişim. Pardon. Hatırlamak için önce unutmak gerekiyordu
Bazıları gidiyor. Bazıları alışmaya çalışıyor. Hayat işte. Pek bir şey kalmıyor geriye. Oturup saatlerce ağlamana sebep olan şeyler, bir süre sonra sadece gözlerinin dolmasına sebep olabiliyor. Sokakta yanından geçen birinin parfümü. Başkasının sesini ona benzetmek. Onunla dinlediğiniz şarkılar. Beraber gittiğiniz yerler. Hatta sadece adını duymak... Unuttum diyorsun artık etrafındakilere değil mi? Sen kimi kandırıyorsun? O kadar kolay mı unutmak? Her ''Unuttum.'' cümlesinin altında ''Gel artık çok özledim.'' yatıyor aslında değil mi? Bütün gücünle bağırmak istiyorsun. Olmuyor ama işte. Sesin çıkmıyor. O başka kollarda huzur bulmuşken sen onun mutluluğuyla yetinmeye çalışıyorsun. Elinden bu geliyor sadece. Sonra farkında olmadan bir başka dünya yaratıyorsun kendine. Hayallerini en kara kutulara saklamak zorunda kalmadığın, her gece burnunu onun boynuna yaslayıp kokusuyla uykuya daldığın, her sabah onunla uyandığın bir dünya kuruyorsun kendine. Ve onu başkasıyla gördüğün, duyduğun her saniye dünyan başına yıkılıyor. Asla bıkmıyorsun değil mi? Hep yeniden, yorulmadan tekrar yaratıyorsun dünyanızı. Ve hala döneceği günü bekliyorsun değil mi? Yapma. Yaralama kendini daha fazla. Kendi ellerinle yık son kez o dünyayı. Bu defa onu ne kadar özlediğin değil de ne kadar güçlü olduğunu haykır gerçek dünyaya. Yapamıyorsun değil mi? Sadece özlüyorsun. Anlıyorum.

Sonra
arkasından diyebiliceğin tek şey
özledim oluyor.
tek bir kelime.
bir çok anlam.
belki daha fazlası
Bir adam var her şeye bedel olan..
Bir adam var geceleri uykumu kaçıran.. Bir adam var gidecek yeri yokmuş gibi aklımda konaklayan.. Her şarkıda aklıma gelen her çalan telefonu o sandığım asla benim olmayacağını bildiğim halde beklediğim.. Bir adam var.
Onu en çok ben sevdim
O adam bunu bilmiyor !
Bugün aramadı. Ve hiç aramayacak. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum, sadece boşlukta dibe doğru gidiyorum sanki. Bir kez daha anladım ki -Hayat çok orospu. Bütün işvesi cilvesi, parasını alana kadar sürüyor. Sonra giren çıkan fark etmiyor. Kimisinden çok zevk alsa da, sonuçta hepsi aynı deliğe giriyor. -

öyle bir adam ki bıraktığı acı ve boşluğa bile aşık olabiliyor insan.
gülüşü güzel olan bir adam.
öpülesi adam.
ama uzaklarda olan.
Sen sadece geçmişimsin, ne bileyim benim için eski bir eşyasın. Ya da eski bir konser bileti,eski bir kitap, eski hediyelersin benim için. Önceden bir değerin vardı, fakat şimdi sadece eskisin. Tebessüm ettiriyorsun, anıların gözümde canlanmasını sağlıyorsun ama artık bir değerin yok. Geçmiş bir zaman dilimisin sen. Geç kalınmış. Küçük bir hatırasın sen. Hatırlanmaya mecbur bırakılmış.
Sana kızgın değilim, kırgın da. Bitmesi gerekiyormuş ve bitti, hepsi bu. Üzülmedim değil, hala canım nasıl yanıyor bilemezsin. Biliyorum ki böylesine derin bir acının nedeni, tarifsiz bir mutluluğun bitmesiydi. Hayatıma uğradığın için teşekkür ederim.

Bi süre telefonuma bakmayacağım kapalı kalsın. Çünkü senden mesaj gelmeyecek aramayacaksın. Arkadaşlarımdan gelen teselli mesajları. Geneli ‘sevse gitmezdi’ olan mesajlar. En iyisi telefona bakmamak. Bi süre dışarı çıkmayacağım …Çünkü artık karşılaşmayacağız karşılaşsakta kaçacaksın benden hızlı adımlarla. Ve henüz vadesi dolmayan ilişkiler göreceğim. El ele gezecekler onlara imreneceğim canım y
anacak. En iyisi dışarı çıkmamak. Bi süre konuşmayacağım kimseyle Çünkü 2 laflarından biri ‘sen’ olacak. Seni soracaklar ‘o’ nasıl diyecekler yada ‘onla’ nasıl gidiyor? diye soracaklar. Yine canım yanacak titreyen bir ses tonuyla ‘bitti’ diyeceğim. En iyisi kimseyle konuşmamak. Bi süre yemek yemeyeceğim Çünkü biliyorum ki hepsi boğazıma düğümlenecek. Sensiz günlerimde yediğim yemeğin dahi tadı olmayacak. Canım sıkılacak moralim bozulacak En iyisi yemek yememek. Bi süre televizyonu açmayacağım Çünkü elbet müzik kanallarına denk geleceğim izlerken. Ayrılık şarkııları çalacak bizi anlatan. Duygulanacağım falan aklıma geleceksin. Özleyeceğim. En iyisi televizyonu açmamak. Bi süre uyumayacağım Çünkü gözlerimi kapatır kapatmaz rüyalarımda baş rol oynayacaksın. Böyle uzakta duracaksın ellerimi uzatacağım sana sende uzatacaksın tam ellerimiz birleşirken annem gelecek ve -kızım hadi kalk geç kalacaksın diyecek. Yine ayrılacağız. En iyisi hiç uyumamak. Uzatmaya değmez aslında kısaca hayattan (ki bu hayatsa) tat almayacağım. Bunu oku ve dön. Dön baştan başlayalım tekrar karşılaşalım yolda tekrar bakayım gözlerine uzunca. Ne bileyim tekrar aşık ol bana bende sana. Tekrar gitmeyeceğine dair sözler ver ama bu sefer fark olsun. Sözünde dur ve GİTME…
zamanında kalbinin en güzel köşesinde olan fakat seni öylece terk edip ortada bırakan o kişi var ya. İşte tam da o kişinin gidişinin ardından aylar sonra alışırsın bazı şeylere. Mesela artık onsuz da nefes alabildiğinin farkına varmışsındır. Veya o olmadan da bazı şeyleri tek başına başarabiliyorsun. En basitinden bi sorunla karşılaştığında, sadece oturup her şeyin düzelmesini bekliyorsun. Elinden bi’ şey gelmiyordur. İşte sen tek başına güçsüzsün. Ama yine de yapabiliyorsun. Yine de o olmadan yaşayabiliyorsun. Ama bazen insan televizyon izlerken bile düşünüyor, daha doğrusu kafasına takılıyor. “Acaba şuan ne yapıyor?” işte bu soru insanın kafasını karıştırmaya yetiyor. Hatta o günün mahvolması için bile yeterlidir. Bazen insan her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor onun sesine. Bazen işte. Hani arayıp nasılsın diye sorsa her şey yoluna girecekmiş gibi. Veya ‘sana çok ihtiyacım var’ sesindeki muhtaçlık bile kalp ritminin artmasına yetiyor. Şöyle bir kere sadece bir kere içten, sımsıkı sarılsan her şey yeniden eskisi gibi olacakmış gibi hissedersin bazen. Ama aramadı işte. Seni arkadaşlarına sormadı bile. Herhangi cafe de otururken senin adın geçtiğinde hafifçe gülmedi hatta. Veya çok özel bi’ şey olduğunda, o an gözlerini kapatıp bunu seninle paylaşmadı. Yanında seni hissetmedi. İşte tüm bu olanlardan sonra insan beynini bi’ şey kemiriyor. Unutulmak. Yaşanılan tüm o özel şeyleri unutması. Sesini unutması. Kokunu unutması. Tenini unutması. Ellerini unutması. Dudaklarını unutması. Bunları duyunca bile insan çok korkuyor. Gerçekten unutmuş olmasında korkuyor. Bir daha mutlu olamamaktan korkuyor. Tüm o özel şeyleri unutmuş olmasından korkuyor işte. Hem de çok korkuyor. Yağmur yağdığında arabanın altına giren kedi kadar korkuyor. Huzuru hissedemiyor. Tam şurası düğümleniyor. Nefes alamıyor. Yutkunamıyor. Ve hatta ağlıyor. İnsan çok çaresiz oluyor o an. Unutulma ihtimali bile çok korkutucu, yorucu. Unutulmamış olmayı diliyor. Belkide gerçekten unutulsa, o gerçeği kabullenmek istemiyor insan.

Bugün yine bizi düşündüm.
Bizi nasıl bitirdiğini düşündüm.
İlk önce senle ben olduk.Sonra biz olduk.
Nasılda güzel bir sıfat değil mi?
Kim?
Biz.
Seni defalarca kafamda bitirdim.
Ama kalbimde aynı şeyi yapamadım.
Hala daha adını duyduğumda kalbim hızlı hızlı çarpar.
Kafam allak bullak olur.
Ama tek bir gerçek var.
Bizi bitirsende,seni sevdiğime gerçekten asla pişman olmayacağım.

gidiyor olması, beni sevmemesinden daha çok acıtıyor biliyor musun? gülüşünü görememek, kokusunu bir daha duyamamak. ve belki yıllar sonra onu tekrar gördüğümde, bambaşka biri olacak olması. sevdiğim adam gidiyor, bir daha dönmeyecek. asla. biliyorum çünkü dönse bile asla aynı kalmaz.. kalmayacak. bakışları, kokusu, gülümseyişi bile değişecek. ve ben onu hiç hissetmediğim kadar çok özleyeceğim.
hislerim aynı kalsa da, zaman değişecek, bedenlerimiz değişecek, ruhlarımız ve dünya değişecek. biz büyüyeceğiz. kocaman adamlar kadınlar olup bir parçası olacağız yalnızlığımızın.
yıllar sonra onu gördüğümde yaşlanmış olacak. ruhu yorulmuş. ve belki saçları beyazlaşmış. aynı şekilde gülümseyecek belki beni görürse, ama aynısı olmayacak beni aşık eden tarzının.
ikimizde yaşlanmış olacağız. kalbimiz “birbirimizi aramaktan” yorulmuş olacak. onlarca insan girecek hayatlarımıza. hepsinde birbirimizden bir parça arayıp duracağız. onu arayıp duracağım. herkeste. baktığım her gözde onun alevli bakışlarını arayacağım. kokusunu getirsin diye rüzgara yalvarırım belki.
onu çok seveceğim. hem de çok.
ve unutmak mı.
asla. 
Ben boşluktayım.Yanımda kimse yok.Sen yoksun.Ne yapacağımı bilmiyorum.Korkuyorum,seni özlüyorum ,bazen ağlıyorum.Beni hiç duymuyor musun? Beni koruman lazımdı.Sana sarılmam lazımdı.Yanımda olman lazımdı.

Sadece sana ihtiyacım var, gülüşüne, sıcaklığına…
Özlemin her geçen gün artıyor, bilmiyorsun. Sahi, sen bu kadar özlüyor musun?
Etrafın bu kadar kalabalıkken, beni anımsayıp, özlemini körüklüyor musun?
Bilirsin, ben hep yalnız kalan oldum. Belki de bu yüzden ihtiyacım var sana bu denli, belki de bundandır yüreğimin sönmeyen ateşi..
Gülümsemeni almalıyım yanıma; soğukta ısıtsın, sıcakta serinletsin diye.. Belki bencilce ama asla adice değil!
Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda..
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor..
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum..
Biraz kırgın..
Biraz da kirletti sensizlik beni !
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
“İyiyimler” yamaladım dilime.
Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni..
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni..
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum
Benim derdim yeter bana banane !
Alıştım mı yokluğuna ?
Vaz mı geçiyorum, varlığından ?
Tedirginim aslında,
Ya başkasını seversem ?
İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem..

20 Ekim 2012 Cumartesi

ve sonra acı,gözyaşı.uykusuzluk ve rimelleri akmış küçük bir kadın...
bir şehre aşık olmak, bir insana aşık olmaktan çok daha zor aslında.
Bugün, hayatımı kaybettim. Bugün benim hayatım ellerimden uçup gitti. Karşımda otururken, gözlerimin içine bakarken gitti. Daha önce de gitmişti ama kader hep bizi birleştirdi. Her zaman yollarımız kesişti. Bazen sokakta karşıma çıkıyordu bazen tek bir kelime bizi tekrar birbirimize bağlıyordu. Ama bu sefer öyle olmayacak. Çünkü “ben başkasını seviyorum, seni değil” dedi giderken. Bir zamanlar uğruma ölürken şimdi aşık olduğum şehirde nefes alan bir kadını seviyor oluşu canımı acıtıyor. Bedeni benim yanımdayken ruhunun onunla olması canımı acıtıyor. Artık o yok demek beni kahrediyor. Ölüyorum.
2 farklı şehir. Birine aşıksın, diğerinden nefret ediyorsun ve . Bir şehre sarılmak istiyorsun, diğerini tamamıyla yok etmek. Birinde gelecek kurmak istiyorsun, diğer şehri sevdiren adamı alarak.....
bir şehre daha görmeden bile aşıksın sevdiğin adam var çünkü orda  Ne ilginç değil mi ? Bazı adamlar bir şehri sevdirebilirken, bazıları bir şehirden nefret ettiriyor.

Sadece sana ihtiyacım var, gülüşüne, sıcaklığına…
Özlemin her geçen gün artıyor, bilmiyorsun. Sahi, sen bu kadar özlüyor musun?
Etrafın bu kadar kalabalıkken, beni anımsayıp, özlemini körüklüyor musun?
Bilirsin, ben hep yalnız kalan oldum. Belki de bu yüzden ihtiyacım var sana bu denli, belki de bundandır yüreğimin sönmeyen ateşi..
Gülümsemeni almalıyım yanıma; soğukta ısıtsın, sıcakta serinletsin diye.. Belki bencilce ama asla adice değil!

Herkes atlattım sanıyor. Çünkü öyle davranıyorum.Çünkü ben güçlüyüm. Bir erkek için üzülmem, yıkılmam. Hemen toparlanırım. Görenler bile şaşırır. Vay be onca şeye rağmen nasıl dayandı, nasıl başardı ben olsam yapamazdım derler.Çünkü dışarıdan öyle görünüyor insan ağlamayınca gidenin ardından.Hem ben kalabalıklar da ağlayamam bilirsin.Duygularımı gösteremem rahat rahat her insana. Gidişine üzüldüğümü bilirler ama çabuk toparlandım sanarlar hepsi.Onların yanında gülerim. Hayret ederler. Ama aslında sahtedir hareketlerim. Özlemim de vardır üzüntüm de. Bir yanımda da gururum.Her dakika özledim diyip ağlayamam. Herkese seni anlatamam. Yaşadıklarımızı herkesin önüne seremem.Benim özelimsin sen çünkü. İyi veya kötü. Benimsin. Kimse bilmez neden böyle oldu . Sadece sevmiyorum artık derim o kadar. Kimse bilmez her gece ağladığımı. Çok özlediğimi. Dışarıda bir çift görünce bakamam mesela. Sonra bir de yeni biriyle boşluğunu doldurmaya çalışmak var. Yapamayacağımı bildiğim halde denedim doğru. Ama olmadı. Senin yüzün belirdi gözümün önünde yapamadım.

Ve şuan bile onca zamandan sonra hala senin için ağlıyorum.
Özlüyorum.
Bekliyorum.

Ve en kötüsü de bu yaşadıklarımı yine sana anlatmak istiyorum.

Oturup seni düşünmedim bu sefer, senden sonra olanları düşündüm. Kırılmalarımı, kırdıklarımı düşündüm. Senden sonra kendimi tanıyamıyorum. Ben, ben değilim sanki. Ruhunun kaybolduğunu düşündün mü hiç? Sana hapsettiğim ruhumu senden aldıktan sonra koyacak yer bulamadım sevgili.Kaçtı, gitti ellerimden. Sığınacak güçsüz bedenler buldu. Kırdım onları. Can yaktım, canım yandı. Sen hiç gelmedin.
Hatalar yaptım senden sonra. Ağladım, gözlerim ağrıyana kadar ağladım.Hiçbir şey geçmedi. Geri dönüşü yoktu yaptıklarımın, sustum sevgili. Sadece sustum. Açıklayamadım, anlamadılar. Ben de sustum. Ben senden sonra çok sustum, çok ağladım, çok özledim sevgili.

Bugün günlerden sensizlik;
Yokluğuna alıştım sayılır. Acı çekmeye alıştım. Seni unuttum demiyorum. Seni kalbimden söküp atmak imkansız. Biliyorum hiç gelmeyeceksin, ama ben yinede bekliyorum. Belki sevgili olamadık. Belki ‘biz’ olamadık. Hayatında büyük bir yerim olmadı. Belki de unuttun beni. Ama çok acı çekiyorum. Sol yanım paramparça. Her başımı yastığa koyduğumda aklıma ilk gelen sendin. Bazen uyuyamazdım. Sürekli seni düşünürdüm. Dinlediğim her şarkıda, okuduğum her romanda, izlediğim her filmde ve söylediğim her kelimede sen varsın. Bilirsin yalnızlık çok zordur. Bir o kadar da yıpratıcı. Bıraktığın gibiyim. Gözlerim ıslak, kalbim paramparça. Ölüyorum, haberin yok…
Gel.. sen beni terk ettiğinden beri kendimi seni son gördüğüm yerde bıraktım.bir daha uğramadım o yere. seninle geçtiğimiz kaldırımlardan geçmedim bir daha. mesela birlikte yediğimiz yemeklerin tadına bile bakmadım o günden sonra. senin bana yakıştırdığın kıyafetleri çöpe attım. pencereden baktığımda seni gördüğüm o köşe de seni görmediğim için gün ışığına küstüm, perdelerimi açmıyorum. sadece karanlıkla arkadaşım. duvarlara anlatıyorum seni… ama öyle bir an geldi ki. yokluğunla barıştım ben. sensizliği kabul ettim. artık penceremden bakarken senin geleceğin günü hayal ederek kahve içiyorum. seninle geçtiğimiz kaldırımlarla dost oldum, sırdaş oldum.seni anlatıyorum onlara. dinliyorlar beni. zaten beni bir tek kaldırımlar dinledi sevgilim senden sonra. kaybetmiştim kendimi. ruhumu bırakmıştım o tenha sokakta. yolun başından sonuna dek yalnız yürürken ben, kendi ruhumu bıraktığım yerden aldım geçen gün.kavuştum kendime. gülüşlerime, sesime ve senin kokunun sinmiş olduğu kendi kokuma. 
senli bir sensizlikle mutluluklarımı yaşıyorum artık. evet hala özlüyorum seni. hala yastığa kafamı koyduğum zaman sağ tarafta seni görmeyi ümit ediyorum. hala içinde senin bulunduğun hayaller kuruyorum ama gelmeni istemiyorum.çünkü sen gelirsen ben tekrar aynı acıları yaşarım. çünkü sen bana mutluluktan çok mutsuzluk verdin. senin yokluğun beni daha çok mutlu etti senden. varsın ama yoksun.ama en çokta yokken varsın. 
Bir insanın sesine aşık olabileceğimi, sesini duyunca ağlayacağımı söyleseler çok gülerdim. Gülüşünü görünce nefessiz kalacağımı, yazdığı her cümleyi hatırlayacağımı söyleseler gerçekten gülerdim onlara. Biraz daha görmek için saçma sapan şeyler yapacağımı, bir bakışıyla donacağımı söyleseler kahkaha atardım. Sonra mı? Sonra sen geldin işte, hiç gitmeyecek gibi.

İnsan birini çok sevince onun gitmesine dayamıyor, veda edemiyor mesela. Sessizce izliyor gidişini. İçinde kopan fırtınalar, dudaklarına vurup gitme diyemiyor. Ardından bakıyor, bakıyor. Özlüyor hem de çok özlüyor. Kimseyi yerine koyamıyor, birilerinin gelip boşluğunu doldurmasından korksa da herkeste onu arıyor. Aslında her gelen daha çok hatırlıyor sana onu. Kimseyi onun kadar sevemeyeceğine inandırıyor kendini. Yokluğuna alışmayı değil de boşluğuna tutunmayı seçiyor belki de.
Ama öyle olmuyor, hiç ummasan da bir gün her şey bitiyor. Tek seferde, acısız. Tanrı boş durmuyor, biri daha çıkıyor karşına ve her şey yeniden başlıyor.